2 Mart 2019 Cumartesi

Cape Town, Güney Afrika {1}

Aklım Güney Afrika'nın Masa dağı ve Ümit burnu ile meşhur şehrinde kaldı.

Mümkün olsa gider oradan yazlık alır, iki üç ay kalırım; sırf doğal güzellikleri ile o okyanus manzarası yeter.

Cape Town


2015 yılının Ağustos ayında gittik Cape Town'a.

İlk günümüz şehir turuyla geçti. Önce Company's Garden'ı gezdik ve ülkenin tarihiyle ilgili bilgi edindik. Bu parkın özelliği 1650'lerde yerleşmeye gelen ilk Avrupalıların meyve sebze yetiştirdikleri bir yer olması. Hollandalılar gelip buraya yerleşmeden önce burada avcı-toplayıcı topluluklar yaşıyormuş. Gelenler en güzel yerleri seçip yerli halkın topraklarının ve kaynaklarının tam ortasına yerleşmişler. Tabii bu da beraberinde hala devam etmekte olan sorunları doğurmuş. Hollandalıların ve İngilizlerin hakimiyeti arasında gidip gelen yerli insanlar çok zorluklar çekmişler. Ülkenin harika güzelliğinin yanında maalesef ki tarihi parlak değil.

Daha sonra Government Avenue'de yürüyüş yaptık. Simon van der Stel burayı yaptırmış ve özelliği yürüyüş yolunun iki tarafının da meşe ağaçlarıyla bezenmiş olması.

Sırada Malay bölgesi olarak da bilinen rengarenk evleriyle meşhur Bo-Kaap mahallesi var. Hollandalılar başlarda kendilerine direnen yerli halka karşı Malezya, Endenozya ve Afrika'nın diğer bölgelerinden köleler getirmişler. O sebeple buraya Malay denmiş. Evlerin rengarenk olması zamanında kölelere kiralanan evlerin beyaz olmasındanmış. Ne zaman ki özgürlüklerine kavuşmuşlar, evlerini bunu göstermek için rengarenk boyamışlar.

Öğle yemeğimizi Afrika cafe'de yedik. Grubumuza özel Afrika yemeklerine dans ve müzik gösterileri eşlik etti. Çok güzel bir hoşgeldiniz oldu bizim için.

Cape Town

Yemekten sonra rotamızda Signal Hill vardı. Aslan Başı ve Masa Dağ'ının yanındaki bu tepe turistlerin uğrak noktalarından biri. Zamanında buradan gemilere hava durumuyla ilgili bilgi verilmesinden geliyor adı. Manzara muhteşem.

Akşam yemeğini grubumuzdakilerle Victoria Wharf'ta ortamı ve manzarası güzel Belthazar restoranında yedik.

Cape Town

İkinci günümüzde Cape Point Nature Reserve turuna katıldık. İlk durağımız Hout Bay. Buraya 1652'de gelen Hollandalılar tahta anlamına gelen Hout ismini gemilerini onarmak için kullanacakları kerestenin burada bol olmasından dolayı vermişler. Balıkçı limanındaki tezgahlara bakınıp, fotoğraf çektirdik. Fokları görmek isteyenler için Duiker adası tekne turları da buradan kalkıyor.

Cape Town
Cape Town
Cape Town

Hout Bay'den Cape Point'e geçtik ve oradan da füniküler ile tepeye muhteşem yarımadanın manzarasını seyretmeye çıktık. Burası iki okyanusun (Atlas ve Hint) birleştiği yer olarak anılsa da aslında Afrika'nın coğrafi olarak en uç noktası Agulhas Burnuymuş. İki okyanusun birleşimi ise sıcak su ve soğuk su akıntılarının birleştiği Cape Agulhas ve Cape Point arasında bir yerlerde oluyormuş. Cape Point tepesinde görülecek bir diğer turistik nokta ise eski deniz feneri. Yeni fener ise daha aşağıda kayalıkların tarafına yapılmış. Doğal güzelliği ile göz kamaştıran bölge aynı zamanda babunların mekanıymış ve kendilerine dikkat etmek gerekiyormuş, insanın elinden yemeğini gözünden gözlüğünü alıp kaçıyorlarmış. Ortalıkta yemek yemeyin, üstünüzde sallantılı dikkat çekecek şeyler bulundurmayın diye uyarmışlardı, oldukça arsız ve saldırgan olabiliyorlarmış.

Cape Town
Cape Town
Cape Town

Füniküler ile tekrar aşağı indikten sonra öğle yemeğini Two Oceans restoranında yedik. Yemekten sonraki rotamız Ümit burnuydu.

Cape Town
Cape Town

1488 yılında Portekizli kaşif Bartolomeu Dias burnu ilk defa turlayarak Uzak Doğu ile ticaret yollarını açmış. Fırtına Burnu ismini vermiş ama başka bir Portekizli kaşif ticaret yollarının getirdiği umuttan dolayı buranın ismini değiştirmiş ve Ümit Burnu koymuş. Rüzgarlı sahilde meşhur tabelanın önünde fotoğraf çektirdikten sonra penguenleri görmeye Simon Town'ın yanındaki Boulders Plajına gittik.

Cape Town
Cape Town

Ben belgesellerde gördüğüm kutupların koca koca penguenlerine bakınırken ayaklarımızın dibindeki küçücük Afrika penguenlerini görünce şaşırdım. Burası da hem plajı hem manzarası hem de sevimli hayvancıklarıyla görülmeye değerdi bizim için.

Üçüncü gün şehri turladık. Viktorya dönemine ait binaların olduğu şehrin bohem havasındaki caddesi Long Street'te dolandıktan sonra Green market'a geçtik. Zamanında köle pazarı, sonrasında sebze meyve pazarı, Apartheid (ırk ayrımı) döneminde protestoların yapıldığı meydan derken şimdi Afrika'ya özgü ürünlerin satıldığı el işi pazarına dönmüş. Çok güzel çeşit çeşit ürün var ama başta fiyatları yüksek söylüyorlar gerisi kişinin pazarlık kabiliyetine kalmış. Tezgahlardan aldığım hediyelikler ise buraya özgü elektrik telinden örülen kaplar, yerel bilezik, hayvan desenli şal, yerli ahşaptan salata servis takımı ve taştan hipopotam heykeller.

Cape Town Cape Town

Ertesi günkü rotamız Güney Afrika'nın en eski ikinci yerleşkesi olan Stellenbosch. Yolculuk sırasında gecekondu mahallelerinin yanından geçtik. Apartheid döneminde ortaya çıkan kötü şartlardaki bu mahalleler, township, şehir merkezlerinden uzakta, oto yol kenarlarında konumlanmışlar. Apartheid artık kalmadığı halde çoğu renkliler halen burada yaşıyorlar. Hatta yeni bir iş fikri oluşmuş, buraları gezmek isteyenlere turlar düzenleniyormuş, evlere misafir olunabiliyormuş.

Cape Town

Ve yol boyuncaki manzaradan çok farklı, Stellenbosch şehrine vardık. Üniversitesi ve üzüm bağlarıyla meşhur küçük ama çok sevimli bir şehir. 1679 yılında Simon von der Stel tarafından kurulmuş, ismi de oradan gelmekte, Stel ve çalılığı. Meşe ağaçlarıyla donanmış şehir tarihi binalarıyla göz kamaştırıyor.

Cape Town Cape Town Cape Town Cape Town

Yürüyüş yolumuzda uğradığımız duraklar; De Warenmarkt, içinde restoran ve şarküteri barındıran lezzet mekanı, 1800'lerdeki insanların evlerinin ve yaşayışlarının sergilendiği Reyneveld sokağındaki köy müzesi, meşhur kuru etleri biltong'u denediğimiz Eikeboom kasabı ve yol boyunca gördüğümüz çeşitli tarihi binalar ve sevimli mağazalar.

Cape Town
Cape Town

Öğle yemeğini Oude werf boutique otel'de yedik.

Cape Town Cape Town

Öğleden sonra da Lanzerac bağ evinde şarap tadımı yaptık. İlk defa şarap tadımına katıldım, çeşitli şarapları çikolatalar eşliğinde denedik. Güney Afrika'ya özgü Pinotage'ı çok beğendim.

Cape Town

Tur otobüsleriyle gittiğimiz Stellenbosch'tan tekrar otobüslerimize binip, akşam yemeği için Cape Town'a döndük. Yemeği Afrika'ya özgü dekoruyla, yemekleriyle, gösterileriyle göz alan Gold restoran'da yedik. Çok turistik bir mekan ama biz oldukça eğlendik, özellikle dansçılarla yerli dansı denememiz grubumuzdakileri bayağı güldürdü.

Beşinci günümüzdeki durağımız ise balina görmeğe gittiğimiz muhteşem doğal güzellikteki balıkçı kasabası Hermanus. Büyük bir hevesle o kadar yol gidip bir tek balina dahi göremeden döndük. Gördüğünü söyleyen bir kaç kişi olsa da karadan dürbünsüz ancak hayal görebildim. Öğle yemeğini Harbour Rock restoranında yedikten sonra Harold Porter Botanik bahçesini gezdik.
   Cape TownCape Town Cape Town Cape Town

Akşama otelimize dönüp, yemek için deniz ürünleriyle meşhur Pigalle restoran'a gittik ama merakımıza yenilip devekuşu eti yedik. Aramasam da farklı ve güzeldi tadı. Yemek sonrası biraz da gece hayatını görelim istedik.

Hava daha kararmadan saat altı gibi sokaklarda kimsecikler kalmıyor, gün içinde merkez sokaklar ve caddeler oldukça güvenli ve kalabalıkken akşama doğru bir ıssızlık çöküyordu. Hele hava kararınca dışarısı genelde tekin değil. Belli başlı eğlence yerlerinin olduğu sokaklar çok canlı ama buralara da taksiyle (korsanlara dikkat) gitmemiz önerilmişti. Taksiler oldukça uygun ve güvenliydi ama her büyük şehirde olduğu gibi burada da uzun yoldan götürmeye ve daha fazla miktar söylemeye meğillilerdi.

Önce taksiyle Bree Street'teki Orphanage Bar'a gittik, buradaki kokteyller çok güzeldi. Sonrasında yürüyerek Long Street'e geçtik. Burası gündüz olduğu gibi gece de hareketli ve ışıl ışıldı. Sokaklar aydınlık, kalabalık ve her köşe başında bekleyen güvenlik görevlisiyle oldukça güvenliydi ama ıssız ve karanlık sokaklara kesinlikle geçmemek gerekti. Evsizler ve yan kesiciler çok varmış o yüzden yine de dikkatli olmamız önerilmişti. Değişik birkaç bar gezip cadde boyunca yürüdükten sonra tekrar taksiyle otelimize döndük.

Hiç yorum yok: