Bizim buranın halleri çayır, çimen ve çiftlik hayvanları olunca yolda bizi ilk karşılayanlar da büyük başlar...
Geçenlerde bir haftasonu günübirlik Matlock'a gitmek üzere yola çıktık.
Matlock, Peak District milli parkının güney doğusunda, Derbyshire bölgesine bağlı küçük bir kasaba.
Bizim evden de aşağı yukarı 32 km mesafede.
Arabayla otlakların arasından ilerlerken güneş banyosu yapan Sütaş inekleriyle karşılaştık.
Birkaç meraklıyla göz göze gelince de selamlaşmadan geçmek olmazdı.
Çektik arabayı kenara. Gittim birinin yanına. O bana bakar ben ona.
Derken hurra hepsi ayaklanıp gelmez mi...
Ne de meraklılarmış, birbirlerinin önüne geçip kameraya poz verenler mi, möleyip dikkat çekenler mi istersiniz.
Kafi derecede inek gördükten sonra döndük tekrar yolumuza.
Sırada, ver elini Matlock.
Matlock, bir zamanların meşhur kaplıca merkezi, 1698 yılına kadar kendi halinde küçük bir kasabaymış.
Termal suları keşfedilince duyan gelmiş, nüfusu artmış da artrmış. En popüler olduğu Viktorya döneminde (1837-1901) 20 tane kaplıca varmış.
Günümüzde bir şekilde bu kaplıcalar önemini kaybetmiş olsa da halen New Bath Otel'in havuzu, Matlock Bath Hydro'nun yerindeki akvaryumu ve balıklı gölü 20C'lik kaynak suyuyla dolduruyorlarmış.
Buranın diğer dikkat çeken yerleri düzenli şehir merkezi ve Viktorya dönemi taş binaları, yemyeşil parkları, Abraham tepesi, tepeye çıkan teleferiği, maden ocakları, oyun-ateri salonları ve bir İngiliz klasiği fish and chips (balık-patates kızartması) lokantaları.
Şehre varınca, gezmeye Hall Leys Park'la başladık. Park'ta çoluk çocuk, yetişkin, canlı müzik, oyun, eğlence ne ararsanız vardı. Şansımıza şenliğe denk gelmişiz.
Resimde görünen tepedeki bina ise Riber Şatosu. Oraya gitmedik ama internetten öğrendiğime göre etkinlikler ve konaklamalar için kiralanabiliyor. Parktan çok haşmetli duruyor, muhtemelen şatodan da manzarası harikadır.
Şenlikten sonra bir şeyler atıştırmak için yer bakındık. Geçen gelişimizde Matlock Bath'da Kostas restoranda balık-patates yemiş bayılmıştık, bu sefer farklı bir yere gitmek isteyince merkezdeki İngiliz pub'larından birine geçtik. Pub'da yemek yerken bilmediğimiz bir şey de öğrenmiş olduk...
Meğer, sanayi devriminin en önemli sembollerinden biriyle aynı yerdeymişiz. Modern fabrika sistemlerinin mucidi Sir Richard Arkwright, atölyelerden fabrikalara geçişi sağlayan dokuma tezgahı icadıyla ilk pamuk fabrikası Cromford Mill'i bu bölgede kurmuş.
Bakın şu işe, tarihin dönüm noktası endüstri devrimi o zamanlar buralarda oluyormuş.
Pub'dan çıkınca şehrin içinden geçen Derwent nehri boyunca yürüdük.
Niyetimiz sonrasında teleferik ve teleferikle çıkılan Abraham tepesini görmekti ama rüzgardan mıdır bilmiyorum, o gün teleferik çalışmıyordu.
Günün geri kalanında şehrin sokaklarında dolanıp, antikacı dükkanlarını karıştırdık. Havanın artık geç kararmasından istifade bir aşağı bir yukarı yürüdük merkezde.
Matlock'a artık doyunca eve dönmek üzere koyulduk yolumuza.
Anlaşılan gene uğrayacağız buralara... daha görülmeyi bekleyen teleferiği ve maden ocakları var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder